6 Temmuz 2012 Cuma

A Woman Under the Influence



Milyonlarca kadının hayalini kurduğu türden bir ev, herkesin sahip olmak isteyebileceği, uslu, aklı başında çocuklar ve karısını seven, anlayışlı sayılabilecek bir koca. Dışarıdan bakıldığında mutlu denilebilecek bir ortam. Ancak bir şeyler ters gitmektedir.

Mabel, bir ev kadınıdır ve ondan yapılması beklenen şeyler vardır. Ancak Mabel için durum çok farklıdır. Çevresindekiler onun bu durumundan şaşkındırlar ve ne yapacaklarını bilemezler. Mabel çocuklarıyla çocuk olmayı başarır ama maalesef çevresindekilere de bir çocuk gibi davranmaya devam etmesi içinde bulunduğu durumun basit bir örneğidir. İlk bakışta Mabel’in bu durumu, kadınları ev işlerine ve çocukların bakımına mahkum eden bir düzen eleştirisi, bir feminist hal olarak görülebilir. Ancak filmin farklı bir boyutu vardır, o da karısının bu durumuna bir türlü bir çözüm bulamayan Nick’in ruhet-i haliyesidir.

Nick ve çevresi sürekli Mabel’in içinde bulunduğu durum için çözüm arayışındadır. Filmin başındaki Mabel, belki yaşadığı zorluklardan dolayı dengesi yitirmiş olabilir, ancak onun bu hali, çevresinden gelen müdahaleler ve duyulan endişelerden sonra daha travmatik sonuçlar doğurmaya başlamıştır. En sonunda Nick, karısını bir psikiyatri kliniğine gönderir ve ‘iyileşmiş’ bir şekilde döneceğinden emindir. Gerçektende Mabel geri döndüğünde daha durgundur. Ancak bu durgunluk onun iyileştiğinden değil yorgun düşmesinden kaynaklanmaktadır.

Gena Rowlands, Mabel karakteri ile en başarılı kadın karakterlerden birine imza atmıştır. Birçok kadın oyuncunun yetişemeyeceği düzeyde başarılı bir oyun çıkartan Rowlands’a, erkek seyircilerin –ve benimde- oldukça sevdiği Peter Falk her zamanki sevimliliği ile eşlik etmiştir. Bu iki başarılı oyuncuya doğaçlama şansı veren ve Bergman’ın Cries & Whispers’ına benzer bir atmosfer yaratan yönetmen John Cassavetes da başarılı bir iş çıkarmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder